Hepimiz çok iyi biliriz de nedense doktorlar dışında kimseye yakıştıramayız ‘para canlısı’ lafını. Her işte mesleğin yüz karası insanlar kıyamet gibidir. Bizim meslekte de kazanma hırsıyla her yolu zorlayan insan yok mudur, elbette vardır. Toplum şunu kabullenmedikçe biz rahatlayamayacağız; şimdilerde birçok meslek grubu doktorlardan daha çok kazanıyor. Son zamanlarda ise sağlık sektöründe hekimler değil de hekime patron edilen insanlar daha çok kazandırılmaya başlandı. Sistem öyle bir hale getirilmiş ki, doktorlar adeta satranç tahtası üzerinde piyonlara dönüştürülmüş halde. Siz oynayanlara değil, oynatanlara bakacaksınız.
Sahada sıkı bir maç var. Bir tarafta en yeni transferiyle doktorlar, diğer tarafta iyi niyetle mücadele eden hastalar. Maçın tamamında top (kalem) doktorlarda. Ama sahanın asıl hakimi hakemler. Hakem ( özel sağlık merkezinin sahibi veya sağlık bakanlığı) ve baba hakemlerin oluşan hakem üçlüsü ( bazen dörtlüsü, beşlisi, altılısı) oyunun gidişatını baştan sona ellerinde tutuyorlar. Taraflılar. Hem de öyle gizli saklı değil, aleni taraf tutuyorlar. Parayi verince çalıyorlar düdüğü. Onlar çalıyor, biz oynuyoruz. Ben orta üç oynuyorum. Sol ayağım iyi, çünkü doğma büyüme sıkı solağım. Korner bize veriliyor, ofsayt onlara. Serbest vuruş doktorlara veriliyor, sarı kart onlara. Hakem hastalara yapılan hiçbir şeyi görmüyor.
Doktorların başına neler mi geliyor? Gelin birlikte bakalım;
Edip Kürklü -21 temmuz 1988
Dünya da ilk kalp nakline gerçekleştiren Dr Christian Barnard’in bir süre asistanligini da yapan, Topkapı Hastanesi Başhekimi ve tanınmış kalp cerrahı Doç Dr Edip Kürklü, 5 haziran 1988 de Diyarbakırspor başkanı , gazinocu Mehmet Yaşar Şerbetçi ‘nin açık kalp ameliyatını yapmış , ancak hasta ameliyattan bir hafta sonra , ‘uyuşturucu kullandığını’ gizlediği için anestezi komplikasyonu sonucu hayatını kaybetti. Doç Dr Edip Kürklü, 21 temmuz 1988 de Mehmet Yaşar Şerbetçi’nin kayınbiraderi Mustafa Turgut tarafından öldürüldü.
Meslektaşımıza çene, sırt ve beline isabet eden beş kurşun sıkılıyor. Amaç asla korkutmak değil. Kasıtlı bir şekilde hayatı noktalar hedef alınıyor. Öldüren adam “cezalandirdim” diyor. Peki o adam akrabasının uyuşturucu kullandığını bilmiyor mu? Onca ugraşa rağmen üç kurşun yerinden oynatılamıyor. Dokuzuncu gün durumu kötüye giden doktor Londra’ya götürülüyor ve ne acıdır ki, meslektaşımız yaşama orada veda ediyor. Vurana 20 yıl ceza veriliyor.o dönem istanbul Tabip Odası Başkanı Prof Dr Gencay Gürsoy kamuoyuna, bu koşullarda hekimlik hizmeti verilemeyeceğini duyurmak istediklerini belirterek şöyle devam ediyor; “Rizikosu sıfır olan hiçbir meslek grubu yok. Sağlık sistemindeki her sıkıntıdan hekim sorumlu tutuluyor. Bazen hasta yakınları bizi Tanrı yerine koyuyor. Biz Tanrı değiliz. ”
Dr Cengiz Çetin -21 temmuz 1998
23 yaşındaydı. Su altı hekimliğine başladığının 20. Günü, vurgun yiyen iki dalgıcın tedavisi için basınç odasına girdi. Istanbul tıp fakultesi’ndeki ikinci harb-i umumi den kalma alet patladı. O an hayatını kaybetti. Yaşına dikkat eder misiniz? 23 ve o yaşta asistan. Nasılda çabuk yol almış, oralara ulaşabilmiş. Öyle bir hayat düşünün ki,yaşanmadan yaşanmış!
Dr Göksel Kalaycı – 11 Kasım 2005
66 yaşındaydı. Önce genel cerrahi, sonra göğüs Cerrahisi ihtisasını yapmış, profesör olmuştu. Ameliyat ettiği hastası ,” Ben ölürsem, sen de öleceksin! ” diye tehdit etti. Hastanın yakını tarafından, yıllarını verdiği İstanbul Tıp Fakültesi’nin bahçesinde vuruldu. 11 Kasım 2005 te hayatını kaybetti. Düşünsenize , hocam akciğer nakilleri yapıyor. Bu işte son derece başarılı. Öldürüldüğü yerde on boş kovan bulunuyor, katil yedisini tutturmuş. Yine hasta yakını, kine bakın! Doktorun aynı zamanda, cinayetten birkaç saat önce akciğer kanserinden ölen bir hastanın yakını tarafından tartaklandığı öğreniliyor. Bu olay üzerine Kalaycı tehlikeyi sezmiş olacak ki asistanina, “ikimizi de öldürecekler, ” diyor ve karakola giderek ihbarda bulunuyor. Ancak güvenliği sağlanamadan, karakol dönüşü vuruluyor.
Dr. Ali Menekşe -15 ocak 2008
51 yaşındaydı. Giresun göğüs hastalıkları hastanesinde göğüs hastalıkları uzmanıydi. 15 ocak 2008 de yani doğum gününde bir hastası tarafından vuruldu. 14 Şubat 2008 de hayatını kaybetti.
Dr. Ersin Aslan – 17 nisan 2012
Otuz yaşındaydı Ersin. 1982 yılında 14 Mart günü , yani tip bayramı günü doğmuştu. Gaziantep devlet hastanesinde göğüs Cerrahisi uzmanı olarak çalışıyordu. Ameliyatını bitirip servise çıktı. Daha önce ameliyat ettiği bir hastanın ölümünü bildirdiği için tehdit ediliyordu. Ölen hastanın torunu, dedesinin emekli maaşını usulsüz bir şekilde almaya devam etmek için sisteme girilmesini istemiyordu. Sonunda torun, sisteme giriş yaptığı için suçlu bulduğu doktora döner bıçağı ile saldırdı. Bununla kalmayıp, Ersin can çekişirken başında bekledi, odaya kimseyi sokmadı ve doktorun kan kaybından ölmesine neden oldu. Tanrı ona doktorluğu çok yakıştırdığı için belki de 14 martta doğmuştu. Gereğini yapıp hekim olmuş ama neye yarar?
Bir. Meslektaşının Ersin’in arkasından kaleme aldığı yazıya bakın; ” Çok mu çalıştın Ersin; o fakülteye girmek için? Baban övündü mü ‘oğlum doktor çıkacak’ diye? Sabahladın mi kitaplar üzerinde, intörn odalarında? Anacığın çok ağlamıştır seni beyaz önlükle gördüğünde. Yemin ederken kürsüde kalbin hızla atmıştır, bilirim. Kim bilir ne ümitlerle… Uzman olmak istemişsin, cerrah olacak kadar idealistmişsin. Kaç hayat kurtardın Ersin üç kuruş asistan maaşınla? Senin alın terine, diplomana da el koydular evini, eşini bırakıp Antep’e gitmişsin, mecburen hizmet etmek için. 85 yaşındaki bir akciğeri iyileştirmek için… Hastanı iyi edemeyince 17 yaşındaki torunu bıçağı kalbine batırıvermiş. O an düşündün mü, değdi mi yavrunu hiç göremeyecek oluşuna, değdi mi onun daha doğmadan babasız kaldığına? Ben bu gece bunları düşünüyorum Ersin; bu gece bütün hekimler bunu düşünüyor…
DR. Nurhayat KILINÇ”
Dr Mustafa Bilgiç-21 Eylül 2012
26 yaşındaydı. Samsun’da 19 Mayıs Üniversitesi’nde acil tip asistanıydı. Tedavi ettiği Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastasının iğnesi eline battı. 21 Eylülde hayatını kaybetti.
Bir söz vardır, ” Suçu toplum hazırlar, suçu işler.” , diye ; hekim düşmanlığı da kesinlikle toplumun ayıbıdır. Kırk derece ateşli çocuğunuzu, doktora götürülen şunu söyleyin :” doktorumuza gidiyoruz canım. Sağlıkla döneceğiz. O bizim ailemizden biri. Seni sağlıklı bir yaşama hazırlayan, sana bizden sonraki en yakın kişilerden biri.”
Böyle çıkın yola. Doktor sevgisi o günlerde başlasın. Meslektaşlarımızın nasıl acımasızca kursunlandıklarını anlattım. Bu üzücü tablonun nedeni olduğu kadar çözümü de mevcut. Özellikle son on yılda bu saldırıların artmasının altında yatan bir kültür var ve kültürün oluşmasında televizyonlarda halka bol bol seslenen siyasilerin rolü elbette ki çok büyük. Çatışmacı bir kültür, otekilestirilen bir dil, ‘ Ben yaptım oldu!’ söyleminden vazgecmeyen bir iktidar ve muhalefet anlayışı. Bu tutumlar haliyle halka sirayet ediyor.
Kenan Evren askeri cuntanın başıydı. “Mecburi hizmeti gelen doktorları ağaca bağlayın kaçmasınlar”, dedi. Kimleri ağaca bağlarlar? Isırmasın diye azgın köpekleri. Alıp başını gitmesin diye yaban atlarini, karakaçanları. Bağlayın dediği o sağlık ocaklarında, o dönemlerde it durmazdı. Lojmanları yoktu. Evren, askerden fazla alıyorlar diye sağlık personel yasasını iptal ettirdi ve tüm sağlık çalışanlarını 657’ye tabi kıldı. O günkü maaş ile 90 bin lira maaş alan pratisyen hekim 18 bin lira maaş almaya başladı. ( bir teğmen maaşı 35 bin lira idi)
İmran Aykut, çalışma bakanıydı. Doktorların maaşlarının 400 dolar civarına inmesi karşısında ” Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz, ” dedi.
Dr.Yıldırım Aktuna sağlık bakanıydı. Habersiz gittiği hastaneden haftasonu makamında bulamadığı bashekimin kapısını kırdırttı.
Doç Dr Osman Durmuş, sağlık bakanıydı. Fuzuli yere yakıyor diye bashekimin ellerini kalorifer peteğinde kızarttı.
Prof. Dr. Recep Akdağ, sağlık bakanıydı “Doktorların eli hastanın cebinde” dedi. Yetmedi, üstüne bir de “Paracı doktorlar gürültü yapıyor,” diye ilave etti. Sağlıkta dönüşüm adı altında sağlık çalışanlarını ve doktorları “sağlık kölesi” haline dönüştürdü.
Recep Tayyip Erdoğan, başbakandı. “Ben doktora iğne yaptırmam, doktorlar adamı felç eder alimallah, “dedi. Yetmedi. “Doktor efendi dönemi bitti,” diye ilave etti.
Ey doktora el kaldırmayı kendine hak gören vatandaş! Evet, doktor efendi dönemi bitti. Artık ciddi ve önemli vakalarda müdahale edecek, iyi yetişmiş doktor bulamayacaksın. Işın aktarlara, şarlatanlara kalacak. Şimdi bütün sıkıntılarını deşarj edeceğin hastaneler var, istediğin gibi bağırıp çağırıp, “benim haklarım var,” diyerek terör estirebiliyorsun. Doktora vururken elin acırsa şikayet edeceğin SABİM ve BİMER gibi telefon hatları da var. Şimdilik keyfin yerinde, şimdi sen efendisin, doktorlar maraba. Fakat ne yazık ki herkesin sağlığı bitti ve sen bunu zamanla anlayacaksın. Anladığındaysa iş işten geçmiş olacak, başın sağolsun!
.
:Kaynak:






Yorum bırakın